30 Nisan 2012 Pazartesi

beyaz yakaliya acik mektup


bak guzel kardesim,


cok sahane okullarda okumak, takim elbise giymek, luks restoranlarda ticket ile yemek yemek, sirket arabasina binmek senin isci oldugun gercegini degistirmiyor. 


aynali plazalar belki disardan iceriyi gostermiyor diye dusunuyor ve halini bilmiyoruz saniyorsan yaniliyorsun. biliyoruz ki sen de bizler gibi ay sonunu getirememekten sikayetcisin. senin de bankalara kredi, kredi karti borcun var. 





ister cuvalla maas al, ister atom parcala; emegini ortaya koydugun her is seni isci kiliyor guzel kardesim. yakanin rengine beyaz da desen, acik mavi de desen, pembe de desen; hatta abartip altin bile desen iscisin sen canim benim. 


sende klavye varsa onda levye var. sende mouse varsa onda cekic var. ama bu kol gucu-beyin gucu ayrimi da seni isci olmaktan alikoymuyor canimin ici. 




uctur bilerek sevgi sozcukleri kullaniyorum, bizim oralarda genelde tartaklamadan kisa bir zaman once insanlar birbirlerine "guzel kardesim" gibi beraberligi hatirlatici sifatlarla seslenirler (tesekkurler umut sarikaya). 






gel kim oldugunu kabul et. hakkini savun, boyun egme. direnen onurlu insanlarla mucadeleni surdurmen icin 1 mayis'ta haydi alana!


(1 mayis solcusu diyenleri de pesin pesin gozlerinden operim.)

23 Nisan 2012 Pazartesi

kahvaltının mutlulukla bir ilgisi olmalı!

"yemek yemek üstüne ne düşünürsünüz bilmem 
ama kahvaltının mutlulukla bir ilgisi olmalı"



günün en sevdiğim öğünü hep kahvaltı olmuştur. ana öğünleri değil; ara öğünleri bile atlamayan biri olarak kahvaltıyı hep birinci sıraya koymuşumdur. bu kadar çok sevdiğim bu zaman diliminin de beni mutlu etmemesi evde olduğum sürece sanırım mümkün değil.


evde kahvaltı yapmak benim için hafta sonunun en büyük lüksü. özensizce hazırlanan kahvaltıları sevmediğimden (kesinlikle üşendiğimden değil) hafta içi evde kahvaltı yapamıyorum. hal böyle olunca da hafta sonu kahvaltıları pek bir coşkulu geçiyor. 




aslında yaptığım şey çok basit. sadece elimdeki malzemeleri biraz özenerek sofraya getiriyorum. bazen her gün yaptığınız şeyi bile değiştirebiliyor bu küçük ama hoş detaylar. peçetelere isim etiketleri eklemek, onları minik mandallarla süslemek, sofraya renk katacak yiyecekler eklemek (taze meyve pek güzel olur mesela) gerçekten bu mutluluğu katmerliyor.




yapılan şeyler gerçekten hiç zor değil. sadece biraz daha özenerek bir pazar kahvaltısını çok daha güzel hale getirebilirsiniz. güzel demlenmiş bir çay, bir de taze sıkılmış portakal suyu oldu mu ohh mis!

artık evlerde maalesef pek yemek yapılmıyor. çevremden gözlemlediğim kadarıyla öğle ve akşam yemekleri genellikle dışarıda yeniliyor. ya da daha korkuncu dondurulmuş, yarı pişmiş ürünlerle geçiştiriliyor. o nedenle bari yalnızca kahvaltıyı evimizde yapalım. dışarıda bir çeşit beyaz peyniri 8 ayrı kılıkta (susamlı, çörekotlu, biberli, naneli, zeytinyağlı vs.) önünüze getirip 40 çeşit ürünle açık büfe yaptığını sanan bir yerde kahvaltı yapmaktansa evinizi tercih edin. hafta içi de yanınıza bir beslenme çantası alın (evet, ben yapıyorum. herkes de çok gülüyor buna :) bir tost, biraz ceviz-fındık, süt, mısır gevreği, meyve vs. dışarıdaki bir çok şeye tercih edebileceğiniz şeyler. lütfen deneyin.

afiyet olsun :)